Bir bilsem size de derim ama bilinecek bir dava değil bu iş...Yürek acısı başka da birşey değil...
Soruma şaşırmış olabilir misiniz acep?Bilemiyorum...
Benle ilgisi falan da yok bu sorunun.Öyle ölüm falan da yakıştırmıyorum kendime ama.Hatta ölüm eğreti duruyor herkeste diye diye de ahkam kesiyorum arada......Bakmayın kusuruma...
8 çocuk annesi bir kadın kendini kuyuya atarak 34 yaşını sonlandırmış.
Şimdi okudum.İçim yandı.Giden gittiğinle mi kalıyor bilinmez ama arda kalan 8 dünya nasıl güneşsiz,ışıksız,hep gece de yaşayacak aklım sırrım almıyor..Güneş batmış nafile.Çocuk dediğin ne bilsin ölümü .Çocuk dediğin başka birşey.Ve bir kadın ve bir ana ne diye çoluğuna çocuğuna kol kanat gerecekken kolayı seçsin.Psikolojik tedavi görüyormuş diyorlar.Ne kolay değil mi konuyu böyle bağlamak.Zaten psikolojik tedavi görüyordu ya getirip sözü vicdan muhasebemizi çok sonraki bir tarihe atmak veya zaman aşımına uğratmak.Hepimiz suçluyuz hiç kaçarımız yok.
Allah herkesin yavrularını kendine bağışlasın ama anacığım 1 çocuk bile ağır gelirken bedene,ruha,zamana,şu menem dünyaya 8 çocuk niye?Neden?
Bir yerde okumuştum kadın çok çocuğu olmasını kocasının onu çok sevdiğine bağlıyordu.Vay benim gözü kör dili konuşmaz yüreği sevda yanığı kadınım.Ne olacak senle halimiz bilmem ki?Dayak yersin,adam dediğin sevdiğini yerden yere vurur diyerek iki kelam laf eder,sürmeli gözlerini hafifce devirir,utanırsın bir de.Yılda 1 doğurursun kocanın seni çok sevdiğinden dem vurursun.Koca bir yalan söylemişler sana.Doğrusunu asla bilemezsin.Aramazsın bile...Arasan,aramana müsaade etseler böyle mi dersin hiç?
Ah benim kara talihli başım.Garip yüreğim.Azıcık sevilmişsin ve ne çok sevmişsin...2 çocukla...
Kadın;naiftir.Körpe bir dal gibi uzatıldığı yerde kök salmak,yeşermek ister.Yeşeremezse vay haline.
Kadın;doğu-batı farketmez insan gibi yaşamayı ister.Tek taşı olmasa da kadın kadındır.Boynunda hakığı olsa da.Çocuklar gibi kadınların da ulusu yok.
Batman'da yaşadık bir dönem.İki farklı dünyanın ilginç ama ürkütücü havasını epey bir soludum.Bir yaka parasızlıktan okula gidemezken bir yakaya kolej imkanı vardı.Kaldığımız yerden karşı yakadan gelen silah seslerini duyardık her gece.O esnada bu yaka da temiz masalarda çatal bıçak sesi.Bir yan da su yokken,diğer yan havuz sefası sürmekteydi.Ben de kolejli,havuzlu,çatal bıçak sesleri arasındaydım merak edene.Ama asla ne karşının,ne yanımın bir günahı yok bu işte.Sistem bu.Olan olmayana yardım telaşındaydı yine de biliyorum.Ama münferit kıpırdanmalarla kaç yaraya merhem olabilirsiniz ki.
Düşünüyorum da işte ben oralardayken bu kadın 24 yaşındaymış.Benden 1 yaş küçük.Belki de Batman'ın köhne yollarında karşılaşmışlığımız bile vardır.Varlığından hiç haberim yoktu,ölümü bana çok tanıdık geldi.
Kadın göçebedir.Baba evi,koca evi arası dengeyi kurmakla cebelleşir epey bir.
Kadın ana oluverir ama çok yakın bir vakitte sokakda oynamışlığı da bakidir.
Kadın bir vakit dalken,dallanıp budaklanır sessiz sedası ama içinde çığlık çığlığa bir ses.Değişimler hep kadına revadır.Erkek bir askerliğini bir sünnetini bilir de ömr-ü billah yeter artar artık ne badireler atlattıklarını dinlersiniz.Oysa kadın küçük bedenine yüklenmiş onca yük,yine de yol alma gayretinde,herbir yükün çilesiyle zar zor yürüme derdindeyken kendini kör kuyulara atmış çok mu?
Bir insan kolayla canına kıymaz.Kendini dipsiz kuyulara atmaz.
Sorun soruşturun bakalım.
Kim bozduysa bu sonsuz uyumu?Tanıyan,gören,bilen birileri vardır mutlaka...
4 Ekim 2007 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder