30 Kasım 2007 Cuma

ZANNETTİM Kİ....

Zannettim ki;ruhum da benle büyüyecek.Hatta olgunlaşıp,ağır bir günebakan kafası gibi başını öne eğecek vakti gelince.Kelli felli,şöyle okka gibi olacak hatta.Yanmış olsa da bir vakitler,arda kalan küllerini hür bir kahraman edasıyla savurmaya gücü her daim olacak Kaf Dağı'na doğru.Bir daha asla yanmayacak mesela,bulanmayacak,yormayacak.Taş yerinde ağırdır hesabı ağırlığınca olacak hep kelamı.Yanılmışım....

Yaş denen;o ulvi takvim,her 365'i hoyrat bir erkek eli gibi devirirken şenlikli rakı sofrasını al aşağı edivermişcesine çakırkeyif,edepsiz;ruh şaşırıyor,ürküyor,geride kalıyor istemeden.Yetişemiyor.Ne bilsin apansız devrilen bir masanın şımarıklığını,yırtılan yarısı üzerinde kalmış takvim yaprağının tezliğini.O vakit diyor ki ruh ağlamaklı:"Ben daha biri bilmezken,bilsem bile birin kadrini kıymetini,öğrenemezken hakkını,aklım ermezken birin çokluğuna ne diye yenisi.Yetemem,bilenmeden büyüyemem,eklenemem.Bir dur.Bir bak bana daha çok azım.Az,çoğa eremezken yüklenemem."Söz dinlemez beden.Üstüne üstüne gelen allı pullu,pembeli morlu yılların şehvetiyle yanıp tutuşur hayvani.Allanır.Bilmez ki aldanır.Pullanır.Bilmez ki puldur.Ne çabuk serpildiğinden dem vurana demlenir tez elden.Şahane olduğuna inanır,dünyanın tam göbeğinde o vardır keza.Ne bir milim berisi,ne ötesi.E ne yapsın insandır.Kocaman olduğunu haykırır fırsatlı fırsatsız.Gururunun eşi benzeri yoktur kimseciklerde.Yazıktır o kimselere.Üzülür.En bileni kendidir.En akıl sır ermez işleri düşüneni,en saf duygular kendindedir hâlâ.Herkeslere birşeyler olmuştur da kendi yüreği sapasağlam durduğu yerdedir.Eğrilmemiştir,eğilmemiştir....

Şimdi....Kocaman yılların,kocaman zamanlardan hiç geçmediğini görüyorum sıkıla sıkıla...Şimdi dünyanın az berisine kaydım.Eğrildim.Bir yün ip misali hayat çıkrığında yünden ipe eğrildim.
Etrafım gül bahçelerinden nadide goncalarla bezeli,sevdiklerimle,sevmediklerimle.Ancak aydım.Ve ruhum yine de hep birde takılı.Bir;öyle çok ki bu yaşa kadar bilemedim,çözemedim.Bildiklerimi hep yan sıramdakinden kopya çekmiştim.Halbuki onun bildiği de yanlışmış.Hep iki yanlış bir doğrumu götürmüş yazık bana.Göremedim.Yanlışını doğru bilip aldığım tüm yıldızlı pekiyilerimi silkeledim anlar anlamaz olduğum yere.Öyle çoktular ki,gözlerim kamaştı.Pırıl pırıl yanlarımdan arındım.Soyundum.

Ve ruh;çatlamış topraklar gibi çıplak,susuz,günahsızdı artık.
Şimdi mi?
Yağmurlarımı bekliyorum elbet.Her damlasıyla susuz topraklarımı yoğuracağım insan yağmurlarımı.Yoğurup çamurumdan yeni bir ben daha çıkarabilir miyim diye diye ölçüp,biçerim artık...Yok başka işim...

Ruh üzer mi yine de beni?Üzer...Hiç demem ama.Hiç küsmem...O gelir bulur elbet beni..

2 yorum:

Cafe Gusto dedi ki...

Hülyacığım inanılmaz güzel yazmışsın eline, ağzına,kalemine sağlık..sevgiler....

Hülya dedi ki...

CAFE CUSTO'cuğum;seni bu dünyamda görmek ne hoş.Sağolasın canım...
Sevgiyle...