21 Nisan 2010 Çarşamba

" İNSAN ANCAK GİTTİĞİ YERDEN BİR DAHA DÖNMÜYORSA , ONA GİTMEK DENİR.

Gövdemiz geri dönmüş olabilir ama ruhumuz orada kalmış ise eğer ona da gitmek denir."

Ve bu müthiş dizilim ne çok duyguya yataklık ediyor.Atlas'ın bu ayki sayısından aldım gitmelere ait bu paragrafı.
İçim hiç rahat etmedi ey okur!
Okuduğumu aktarmalıyım diye yanıp tutuşmakdayım ...

Yayın yönetmeni Özcan Yüksek kalemi güçlü biri.Anlatımı şiirsel.Her sayıda Editör sayfasında inanılmaz yazıları var.Gidip geliyorsunuz.Ya da hiç gelemiyorsunuz.Zaten razısınız.Onun kadar anlatamasam da durum şu.

Tanzanya'nın kuzeyinde yaşayan Hadzabeler'in arasında kaldığı 10 günün sonunda yazının ilk 2 cümlesiyle biten deneyimlerini okurken onbinlerce yıldır değişime inatla karşı duran bir halkı bize müthiş anlatıyor.Siz de onunla oralara gidiyorsunuz elbette

Aşk,kadın,av,çocuk,yaban balı,baobap ağaçları,beng içmek,çalı maymunu,zina,ölüler,sırtlan,ok ve yay...
Bir halkı özetleyen sözler.Belki ben kelime kalabalığı edip okuduklarımı böyle özetlemiş olabilirim ama aslı astarı çok daha yalın bir yaşam.
Kaydı kuydu olmayan bir halkın ne denli güçlü ahlak öğretileri olduğunu görmek, onca kanun,kaide yapmak çözüm değil demeye getiriyor herşeyi.İş yine hırsda bitiyor.

Her avladığını otlağa getirip paylaşma üzerine kurulu bir yaşamda kimse kimseyi ezmiyor.
En büyük suç zina.
En büyük ceza bal getirmek !
Ama öyle böyle değil 40 litre.Bir ağaçtan yılda bir kez yaban balı alındığını hesap edinki cezanın caydırıcılığı daha net anlaşılsın.
Heleki bir kadın hata yaparsa,avlanmaya dair en ufak öğretisi olmadığı halde verilen ceza 60 litre bal.Topla toplayabilirsen.

Para yok!!! Takas var....Bal ver yakın köyün demircisinden bıçak al.

Kıskançlıkları sadece eşlerine karşı.

Doğadan kendini azad etmemiş bu halkı hayranlıkla okusam da ....
Çalı maymunu bu yaşdan sonra yenecek nane değil!
Okla vurulan kuş ölmeyince dişlerimle canını da alamayacağım.
Hani çok cebelleşsem iki çubukdan bir kıvılcım çıkarabilirim diyorum da.
Şunu bilindik yerlerde yapmak en büyük hayalim.Uzaklarda değil.

Babamın köyünde mesela.
Toprağı eşelemeyi öğrenmeliyim 40 ımdan sonra.
Kendi ekmeğimi,kendi sebzemi,kendi meyvalarımdan gün kuruları,reçeller yapabilmeyi
ne çok istediğimi çok şiddetle anımsattı bu yazı bana.

Ruhum ,evin çalı avlusunun kenarından geçen derede taş topluyor şimdi.
Kapının girişine uzun bir yol yapmak için.
Misafirlerime.

Hiç yorum yok: