İnsanın bazen taş olası geliyor.
Taş gibi işte.Bildiğin taş.
Acı bilmez,yaş bilmez,söz bilmez,küsmez,kıpırdamaz,isyan etmez.
Birinin gelip onu yerinden söküp almasını beklemeyecek kadar büyük bir taş olmalı hatta.
Dayanmak için.
Dayanılmıyor,durulmuyor.
Durulmayan kan,durulmayan hırs,durulmayan öfke,durulmayan planlar,durulmayan hasıraltılar,
etrafda koşan filler ve ezilen insan otları.
Filler oyun telaşında.
Filler mutlu.
Heybetli ayakları toprağa vurdukça bir keyif bir keyif.
Savaş almış başını gidiyor.
İnsanlar da öyle.
Kimi mezara,kimi başka yurtlara,yollara.
Ekmeğinin derdine düşmüş şoför kelle koltukta.
Filler koştururken cüssesine az çayırda,toprak çalkalanıyor adeta.
Çimenler ezik.
Başlar ezik.Gözler yaşlı.
İnsanın insana zulmünü sevmiyorum.
Bu zulme uzaktan amanda ne şirin filler deyip de bakabileni de sevmiyorum.
Bir erkeğin çaresizliğe düşürülüşünü sevmiyorum.
Onun o avazı çıkana dek bağırışını.
Kucağında belki yaşıyor umuduyla sarmaladığı kardeşi,arkadaşı,sevdiğinin ağbisi,akrabası hatta hiç tanımadığı her kimseyle kan ve yıkımın ortasında bırakılmışlığını sevmiyorum.
Politik açıklamaların ustaca kaleme alınan cımbızlı sözlerini,
yasları,sözüm ona çözüm arayışlarını sevmiyorum.
Ağlatan insanları.
Yakılan canları.
Bilgisayar oyunu mu gerçek mi ayırt edilemez savaşları ben sevmem.
Ya kim sever?
Hakikat taş olmalı bu dünyada.
Hakiki bir taş.
16 Ağustos 2008 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder